Nevruz Gerçekten Türk Bayramımı?

Nevruz gerçekten Türk bayramımıdır? Tarihi kökeni, toplumsal derinliği ve kültürel mefhumları ile Türklerin bahar bayramı.
Nevruz gerçekten Türk bayramı mıdır? Tarihi kökeni, toplumsal derinliği ve kültürel mefhumları ile Türklerin bahar bayramı.


Bıçak sırtı bir konuya değineceğiz. Nevruz! Nevruz sanıldığı gibi bir Türk bayramımı? Günümüzde Türkiye'de ve pek çok Türk devletinde kutlanan bayram Nevruz bayramımı yoksa biz kültürel keşmekeşlerin içerisinde kavramları birbirine karıştırıp yanılgılarla dolu kanaatlerlemi bu kültürel olguya sahip çıkmaya çalışıyoruz..
 

Nevruz olarak mülahaza ettiğimiz kavram, kökeni tarih öncesi devirlere dayanan tüm milletlerin kültürlerinde var olan bir uyanış bayramıdır. Bahar, teknik imkanları kısıtlı olan insanoğlunun tabiattan daha fazla faydalanabildiği ve hayatta kalma mücadelesinin nispeten çok daha kolaylaştığı bir mevsimsel başlangıç olmuştur. Bahar ile birlikte tabiat kış uykusundan uyanır, iklim ılımanlaşır ve tabiat bereketlenir. Pek çok hayvan türü de bu dönemde çiftleşmeyi tercih eder. 

Bahar, tabiatın uyanışı ve bereketlenişidir. Pek çok millet, bu tabiat döngüsünün sevincini kültürlernie işlemiş ve muhtelif ritüellerle bezeyerek bir sosyal keyif haline getirmiştir. Dikkat edecek olursak, hemen her kültürün bahar bayramı 21 Mart gününe tekabül eder. Zira 21 Mart günü, gündüzün ve gecenin eşit olduğu, günlerin kısalma döngüsünden uzama döngüsüne geçtiği bir evrensel devinimdir. Bunu hesaplayabilen tüm medeniyetler bu günü kutsamış ve değer atfetmiştir. Baharın sembolü de bu evrimsel devinimdir. 

Bahar bayramları garp dünyasının temel kültürü haline gelen Hristiyanlık inancında Paskalya olarak konsantre olmuştur. Paskalya, Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesinden sonra dirilip gökyünüze yükselişi ile ritüel haline gelmiştir. Tabiatın dirilişi ile Hz. İsa'nın dirilişi sembolize edilmiştir. Uzak Asyada Çin kültüründe ise Chun Jie olarak adlandırılır. Bu ritüelde baharın gelmeye başladığı bu gün yılın ilk günü olarak kabul edilir ve geçmiş yılın kötülüklerini savuşturmak, yeni yılı karşılamak için gece boyunca uyunmaz. Mezopotamya'nın en güçlü kültürü olan Fars (Pers) kültüründe de durum farklı değildir. Nevruz, yani yeni gün baharın gelişi ve yeni güne uyanış Fars kültüründe de mevcuttur. 

Tüm kadim kavimlerde olduğu gibi Türklerde de bahar bir uyanış ve sevinç günü olarak kutlana gelmiştir. Tabiatı itibariyle diğer bahar bayramlarından çokça bir farkı yoktur. Baharın gelişi özel bir gün ve ritüellerle kutlanır ve tabiatın uyanışı sosyal ve kültürel bir uyanış halinde tasavvur edilir. Türkler de, diğer kavimler gibi bahar bayramını kültürel bir uyanış ritüeli haline getirmiştir. Bu kültürel olgunun adı Ergenekon'dur. 

Ergenekon, Filolojik kökeni itibariyle uyanan, yeşeren gün anlamına gelir. Ergen, filizlenen, yetişen ve muktedir olma eşiğinde gibi anlamlara tahakkuk eder. "e" bağlacı ile "Kün" yani Gün kavramı ile tamamlanarak yeşeren gün anlamına gelir. Bu yeşerme, dirilme ve manevi yükseliş de siyasi/sosyal/kültürel bir vaka ile ilişkilendirilir. 

Sanıldığının aksine Ergenekon destanı baştan aşağı bir hayal ürünü değildir. Bu destanın dayandığı sosyo-kültürel bir vaka gerçekten vardır. Türkler, Hun devletlerinin yıkımasından sonra 500 yıl gibi çok uzun bir süre devletsiz yaşamak zorunda kalmışlardır. Her ne kadar Hun kitlelerinin batıya doğru göç etmesiyle birlikte Avrupa Hun Devleti (Attila), Ak Hun Devleti (Eftalitler), v.b. devletler kurmuş olsalar da kadim Türk Yurdu İç Asya Türkleri için bu 5 asırlık dilim esaret ve tahakküm anlamına geliyordu. 

Hun Devletlerinin bir bir yıkılması ile ulu kağanlarının liderliğinde hareket etselerde bağımsız bir cihan devleti kuramamış olan Türkler, bir siyasi devrim ile 5 asır sonra muazzam bir devlet haline gelmişlerdir. İşte bu sürecin başlangıcı Ergenekon Destanına ilham olmuştur. 

M.s. 6. Yüzyılda Hun bakiyesi Türk kavimleri, Bumin Han önderliğinde güçlü ancak bağımsız olmayan bir kitle olarak Juan Juan devletine tabi durumdalardı. Juan Juan Devleti'nin ihtilaflı olduğu Topa İmparatorluğu ve yine bir Türk kitlesi olan Tölesler tarafından bir taarruza uğramışlar ve bu saldırıdan Bumin Han'ın kuvvetleri tarafından kurtulabilmişlerdi. Bumin Han, bu başarısından aldığı cesaret ile devlet nezdindeki itibarını güçlendirmek amacıyla Juan Juan hükümdarının kızını istedi. Juan Juan hükümdarı bu talebi bir küstahlık olarak addederek "Siz benim demircilik yapan adi kölelerimsiniz, buna nasıl cüret edersiniz" diyerek reddedince Bumin Han, Juan Juan elçisini öldürüp düşmanı olan Batı Topa Hükümdarının kızı ile evlenir ve Topa Devleti ile ittifak kurar. Bumin han bu ittifak ile Yabguluğunu ilan edip Juan Juan devletini yıkar ve Göktürk Devletinin temelleri atılmış olur (552). 

Görüldüğü üzere Türk Tarihinin kilometre taşı olan Göktürk Devletinin kuruluş süreci Ergenekon Destanı haline getirilmiş, bu masalsı senaryonun ilham kaynağı Bumin Han'ın Juan Juan devletine karşı başkaldırışı olmuştur. Türkler, zayıflayıp güçsüz kaldığı dönemde Juan Juan devletine tabi olmuşlar, çoğalıp güçlenerek devlet kurabilecek güce eriştiklerinde etrafını demirden dağlar gibi saran esareti erbabı oldukları demircilik meziyetleri ile aşmışlar ve 500 yıl süren inzivalarından uyanıp filizlenerek Göktürk Devletini kurmuşlardır. 

Türklerin kadim destanları Ergenekon (Ergen-e Kün) diğer kadim milletlerde olduğu gibi Bahar Bayramı haline gelmiştir. Elbette bu vaka ve destan Türkler tarafından yaşadıkları tüm coğrafyalara taşınmıştır. Türklerin İç Asya'da tutunamayıp Ortadoğu ve Avrupa Steplerine ulaştığı dönemlerde pek çok farklı kültür ile haşırneşir olmuşlardır. Bu kültür alışverişinin en güçlü olduğu dönem elbetteki Selçuklu Devleti dönemi olmuştur. Yüzlerce yıl Farsların yurdu olan İran coğrafyası, Türklerin hakimiyeti altına girince ortaya Türk-Fars melezi bir kültürel doku meydana gelmiştir. Elbette Türklerin İslamı Farslardan (Sasaniler) öğrenmiş olmaları bu kültürün Türklerin Bozkır kültürüne ne denli derinden tesir ettiğini anlayabiliyoruz. 

Türkler, yüzlerce asır boyunca yaşadıkları Ortadoğu'da, kendi değerlerine yakın olan her mevhumu toplumsal hafızalarındaki geleneklerle eşleştirmişlerdir. Bu eşleştirme ve etkileşimin bir eseri olarak Ergenekon kavram mutasyonuna uğrayarak Nevruz halini almıştır. 

Evet, Türklerin bir bahar bayramları vardır; Ancak bu bayramın adı Ergenekon'dur. Nevruz ise Farsi kavimlerin bahar bayramıdır ve ritüelleri bakımından da etkileşim söz konusu olmuştur. Ergenekon ritüellerinde ateş yakılıp üzerinden atlanır, yakılan ateşler demir ocaklarına köz olur, har edilir, bu ocaklarda demirler dövülür, çiğ tanelerinde yoğurt mayalanır, ziyafetler verilir, danslar edilerek bahar karşılanır. Farsi bir bayram olan Nevruz da, Türklerin Ergenekon bayramlarındaki ritüellerden etkilenmiştir ve bu ritüellerin bir kısmı Nevruz eğlencelerinde de görünür. 

Tüm bu bulguların ışığında anladığımız şudur ki; Türklerin bahar bayramı Ergenekon'dur. Bırakalım Nevruz'u Farsi kavimler kullansın, biz doğru kavramı mülahaza edelim
.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Copyright © TarihBilgileri.Net™ is a registered trademark.

Designed by Templateism. Hosted on Blogger Platform.